Barcelona, mimarlık için kuşkusuz çok önemli bir şehir. Gerek mimarlık derslerinde gerekse de bir çok mimarlık blog ve dergilerinde karşıma çıktı. Bu yüzden gezi stajımı Barcelona'da yapmaya karar verdim.
Barcelona dendiginde kuskusuz akla ilk gelen modern mimarlarin öncülerinden sayılan Antonio Gaudi. La Sagrada Familia, Park Güell, Casa Mila, Casa Battlo, Casa Vicens, Palau Güell, Casa Calvet gibi bir çok önemli eseri Barcelona'da bulunmakta. Barcelona'da geçirdiğim süre içinde gezdigim yerler arasinda Gaudi’nin butun bu saydigim yapilari bulunmakta. Gaudi'nin yaptığı yapılar sayesinde şehrin içinde yürürken binalara değil de daha çok sanat eserlerine bakıyormuşsun hissi uyandırdı Barcelona.
Gaudi'nin gezdigim yapilari arasinda ozellikle bahsetmek istediğim yapılarından en önemlisi şüphesiz La Sagrada Familia; ki bu kiliseye Barcelona’nin simgesi de diyebiliriz. Turistik olarak en dikkat çekici özelliği 1883'de inşaatına baslanmis ancak Gaudi henüz bitiremeden 1926 yılında öldüğü için inşaatı tamamlanamamış olması ve kendine has olan, kumdan tepeler gibi bir his uyandiran, eşi benzeri olmayan amorf görüntüsü. Bu turistik cekiciliginin yaninda mimari olarak benim için çok daha fazlasını da ifade ediyordu. Gaudi, La Sagrada Familia'nın formunu kum torbalarini kullanarak çıkarmış. Bana bu kumden kuleler ayni zamanda Kapadokya’daki Peri Bacalari’nin daha uzatilmis hali gibi bir animsama da yapti. Modern neo-gotik ve art nouveau tarzı ile yüzyılının çok daha ilerisinde ve kurallarını hiçe sayarak tasarlanmış. İçerisi ise şaşılacak şekilde büyük ve içeride doğadan aldığı ilhamları kullanmış; örneğin kolonları dallanıp budaklanan ağaçlar gibi yapmış, camlarda doğa figürleri görülmekte, kulelere tırmanan merdivenlere bakıldığında da salyangoz kabuğu izlenimi bırakıyor ve bu sayede içeride farklı bir mekan algısı yaratmış ve bu yapının hiç bir yerinde düz bir duvar da bulunmamakta.
Gaudi'nin eserleri arasında cephe olarak benim en çok beğendiğim ise Casa Battlo oldu. Binaya baktığınız zaman peri masalından çıkmış gibi geliyor insana. Bina demek haksızlık etmek gibi geliyor, sanat eseri daha uygun açıkçası. Cephe tamamen amorf şekillerden oluşmakta ve renkli mozaiklerle süslenmiş ve camlar renkli vitraylarla yapılmış. Pencereler oval olmanın yanında camların hepsi birer resim gibi görünüyor. Ayrıca balkondaki kolonlar kemik görüntüsünde yapmış Gaudi ve bu yüzden bu eser 'kemik evi' olarak da anılıyormuş.
Bir diğer çok etkilendiğim eseri ise Casa Mila. Cephesi kendi üslubunda amorf bir şekilde yaptığı bu yapının içi de amorf şekilde devam ediyor. İçeriyi dolaşırken gördüm ki Gaudi amorf kapı kolu detayından doğadan esinlendiği köşe detaylarına kadar herşeyin kendi üslubunda yapmış. Aynı zamanda burada Gaudi'nin eserlerinin çıkış noktalarını, nelerden esinlendiği, doğa elemanlarını nasıl yapısal ve teknik olarak binalarına işlediği, bina strüktürleri, binaları tasarlama prensiplerini anlatan, yaptığı binaların maketleri, kesitleri vb. şey içinde barındıran bir müze vardı. Bu müzeyi gezerken sanki Gaudi'nin kafasının içindeki o dünyanın içinde yürüyormuşum gibi bir his uyandırdı.
Gaudi’nin son olarak bahsetmek istedigim yapisi ise bir park olan Park Güell. Gaudi tarafindan yapilmis olan bu park standart parklardan daha farkiliydi. Iceri ilk giridliginde merdivende olan hayvanlar ve yine amorf bicimda ilerleyen merdivenler, daha sonrasinda karsimiza cikan yine dogadan esinlenmeler ile yapilmis olan sutun ve en ust kisminda ise Barcelona sehrine yukaridan panaromik bir goruntu saglayan bir kisim. Bu en ust kisimda oturma yerlerinin sirtlarinda da mozaik parcalarindan yaratilmis kolyaj resimler vardi. Parkta asagi dogru inerken, yukari ciktigimiz yol disinda alternatif bir yol daha vardi. Bu yol ise yururken ise magarada yuruyormussun hissi yaratiyor insanda. Burada gezerken yine Gaudi’nin hayal dunyasi icinde yuruyormussun hissi veriyor insana.
Barcelona, gunumuzde Gaudi’nin eserleri/yapilari ile one cikan bir sehir olsa da aslinda temelleri Roma donemine kadar uzanan koklu sehirlerden bir tanesi. Gaudi’nin yaptigi yerleri tamamladiktan sonra sehrin tarihini barindiran noktalara da gittim.
Oncelikle Placa Sant Jaume’dan baslamak isterim cunku burasi ‘Old City of Barcelona’ denilen bolgenin merkezi. Roma zamaninda buradaki sehre ‘Barcio’ deniliyormus ve bu meydan sehrin merkeziymis. Meydan gunumuzdeki ismini orada bulunan Sant Jaume Kilisesi’nden aliyor ve adini aldigi kilisenin bu meydana yapilmasi ortacaga dayaniyor. Bu meydandaki binalar yapildiklarindan bu yana hep devlet binalari olarak kullanilmislar.
‘Old City of Barcelona’ demisken, Barcelona’da ‘Gothic Quarter’ denilen bir bolgelen bahsetmek isterim. Bu bolge eski Barcelona sehrinin merkezi ve cogunlukla gotik uslubun hakim oldugu bir bolge. Bu bolgenin sokaklarinda dolasirken adeta ortacag sehrinde dolasiyormus gibi bir hisse kapiliyor insan. Hem o donemde yaptiklari bina ve sokaklara hayran kalirken insan hem de Ispanya’nin tarihini bu denli guzel koruyabilmis olmasindan etkilendim. Gothic Quarter’da gezinirken bina cepheleri, binalar arasi kopruler, giris kapilari gibi bir cok farkli ogeyi inceledim.
Gothic Quarter’da bulunan, bahsetmek istedigim yerlerden bir tanesi ise tabii ki Barcelona Katedrali. 15. yuzyilda insaati tamamlanmis bu katedralin. Barcelona Katedralina ilk baktigimda suphesiz gotik uslubu ile yapildigini anladim. Goge dogru uzayan ve sivrilen kuleleleri, duvarlardaki detaylar ve suslememeler vs. ile bu katedralin gotik uslubu ile yapildigi cok acik bir sekilde okunabiliyor. Ilk gittigimde uzerimde diz boyundan kisa bir elbise oldugu icin beni iceri almadilar ve acikcasi sasirdim. Gezdigim Avrupa sehirleri arasinda kiyafet kurali olan ilk katedral Barcelona Katedrali oldu. Bir sonraki gidisimde ancak kiyafet kurallarina uyarak iceri girebildim.
Ortacag demisken, Barcelona’da gittigim muzelerden ozellikle Picasso Muzesi’nden bahsetmek istiyorum. Cunku buranin Picasso’nun eserlerinin en genis koleksiyona sahip muzelerden biri olmasinin yaninda aslinda muzenin oldugu bina daha cok ilcimi cekti. Picasso Muzesi’nin binasi gecmisi 13. yuzyila dayanan bir gecmisi var. Bu muze 5 tane binadan olusan buyuk bir kompleks aslinda. Hepsine erisim izni gittigimiz tarihlerde hepsini gezemedim ancak Ortacag kalsik ev tipini de bu muzeyi gezerek gozlemleyebilmis oldum. Bu bina da ayni Barcelona Katedrali gibi gotik uslubunda yapilmisti ve yapi olarak gezmekten oldukca keyif aldigim binalardan biri oldu. Ozellikle sokakdan binaya girdikten sonra bir koridordan gecip karsima cikan bina avlusu hem beklenmedikti hem de avluya bakan balkon alanlari ile oldukca guzeldi.
No comments:
Post a Comment